27 Şubat 2008

Uçurumun eşiğinde

İktidarlar İran'a veya Çin'e özenebilir, özenir. Buna en "demokratik" iktidarlar da dâhildir. Aslolan bizim, hepimizin, buna izin verip vermeyeceğimiz.

Azerbaycan, Bahreyn, Çin, Etiyopya, Hindistan, İran, Kuzey Kore, Myanmar, Umman, Pakistan, Suudi Arabistan, Singapur, Sudan, Suriye, Tayland, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Özbekistan, Vietnam… Bu, "OpenNet Initiative" ve "Reporters Sans Frontiers"'in, devlet eliyle genel internet sansürü uygulanan ülkeler listesi… 2002'de iki devlet ile başlayan internet sansürü 2007'de on katına ulaşmış.

İnternet hukuku konusunda uluslararası standartlar getiren çalışmaların gerçekleştirildiği Harvard Hukuk Fakültesi "Berkman Center"dan John Palfrey, ünlü 5651 sayılı yasamız ile ilgili olarak, "Türkiye çıplak bir kararın eşiğinde" diyor. Palfrey, "OpenNet" ekibinin ortak ürünü "Access Denied" (Erişim Engellenmiştir) adlı kitabın tanıtımı için ülkemize yaptığı ziyaret sonrası izlenimlerini kaleme almış. Yazar, 5651'in özellikle şu açılardan sansür yolunu açtığını düşünüyor: internet denetimi konusunda otoriteye verilen neredeyse sınırsız yetki; tek bir adresin değil tüm alanın erişiminin engellenmesi; uluslararası içerik sağlayıcıların Türk otoritelerine kayıt yaptırmak zorunda olmaları… Benim de bu köşede defalarca yazdığım gibi…

Palfrey, www.opennet.net sitesindeki küresel internet sansürü haritasının Türkiye'nin konumunu grafik bir biçimde ortaya koyduğunu söylüyor: Türkiye, güneyinde ve doğusunda sıkı bir sansür uygulayan ülkelerle çevrili; kuzeyinde ise seçici bir biçimde interneti filtreleyen Avrupalı komşuları var. Türkiye'nin kıyısında olduğu karar, bu yüzden Palfrey'e göre hayati ve sadece ülkemizi ilgilendirmiyor: Türkiye, bazı insanların zararlı şeyler yapmaları ve söylemeleri riskini göze alarak inovasyon ve yaratıcılığı getiren internete açılmak ile yeni teknolojiler de dâhil olmak üzere devasa internet alanlarını yasaklamak arasında seçim yaparken yalnızca ülkenin geleceği konusunda bir karar vermiş olmayacak; bu karar aynı zamanda internetin geleceğini de etkileyecek. Eğer Türkiye sansür, denetim ve gözetim toplumları ligine geçerse, bu, interneti yerel ağlara bölmek yolundaki küresel eğilimi körükleyecek: "Dünya çapında ağ", yerine "Çin çapında", "İran çapında", "Türkiye çapında" bir sürü küçük ve "denetlemesi kolay" ağ…

Bizim için şimdilik önemli olan bunun mümkün olup olmaması değil, bizim geleceğimizin "nerede" olduğu… İktidarlar İran'a veya Çin'e özenebilir, özenir. Buna en "demokratik" iktidarlar da dâhildir. Aslolan bizim, hepimizin, buna izin verip vermeyeceğimiz.

BThaber, s:658, 18-24 Şubat 2008

10 Şubat 2008

Sansürü içselleştirmek

Düşünce ve ifade özgürlüğüne ket vuran sansür uygulamalarının yarattığı asıl tehlike, giderek sansür mekanizmasının bireylerin zihnine sinmesi, içselleşmesidir.

5651 sayılı internet yayıncılığı yasası, Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde kurulan "e-muzır kurulu" TİB ve Türk Telekom'un fiili erişim tekeli formülünden nasıl bir sonuç çıkacağını daha önce de bu köşede konu etmiştim: İnternet sansürü…

Nitekim video paylaşım sitesi Youtube'a erişimin iki ayrı mahkeme kararıyla engellenmesi sansür tartışmalarını ayyuka çıkardı. Görünürdeki neden Atatürk'e hakaret suçunun işlenmesiydi. İlgili videolar site yetkililerince kaldırıldı, erişim tekrar sağlandı. Bu kez de Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi bölücülük suçu işlendiği gerekçesiyle süresiz erişim yasağı getirdi. Halen siteye erişilebiliyor, ama bu ne kadar sürer, bilinmez. Bu arada TİB Başkanı sansür eleştirileri karşısında bir açıklama yaptı ve Youtube'un "internetin yapısı gereği Türkiye'yi de kapsayan" bir "yer sağlayıcı" olduğunu, bu yüzden de kurumdan "faaliyet belgesi" alması gerektiğini, erişim engellemeye bu yüzden başvurmak zorunda kaldıklarını iddia etti. İnternet, "yapısı gereği" ülkemizi de kapsar. Buna göre Türkiye'den erişilebilen her türlü yer sağlayıcı kurumdan faaliyet belgesi almak zorunda! Bu akıl yürütme, 5651 sayılı yasanın ve uygulayıcılarının internetin yapısını nasıl anladıklarını gösteriyor. Bu mantıkla kullanıcı etkileşimine dayalı tüm ağı denetleme rüyası elbette görülür. Nitekim hemen forum sitelerinde yasağın nasıl delineceğiyle ilgili teknik malumat dolaşmaya başladı.

Mesele Youtube'a erişimin engellenip engellenememesi değil. Söz konusu olan bu popüler site olunca, medya başta olmak üzere, "dünya âleme rezil olduk" nidalarıyla sansür eleştirisi yapmak da kolay. Daha kaç tane sitenin, blog'un, haber kaynağının sansürlendiğini biliyor musunuz? Bu sansürün herhangi bir hukuki karara dayanmadan üniversite, kütüphane vb. ağlara ne kadar yayıldığını? Mesele bu kadar da değil. Düşünce ve ifade özgürlüğüne ket vuran sansür uygulamalarının yarattığı asıl tehlike, giderek sansür mekanizmasının bilgiyi üreten, dağıtan ve paylaşan bireylerin zihnine sinmesi, içselleşmesidir. İnsanlar farkında olmadan "otosansür" uygulamaya başlarlar. Sansürle mücadele etmek görece kolaydır. Ama otosansür söz konusu olduğunda mekanizma anonimleşir.

TK Başkanı, son internet düzenlemeleriyle Türkiye'nin "öncü ve örnek ülke" haline geldiğini söylemiş. Bir biçimde "öncü" olduğumuz doğru da, umarım kimseye "örnek" olmayız!

BThaber, s:656, 4 - 10 Şubat 2008