22 Eylül 2008

Oyunun Kuralı - "Devlet kapitalizmi" mi?

Küresel finansal sistem, bilgiye dayalı emek, gayri-maddi sermaye ve yeni teknolojilerin ağ etkisi kapitalizmi öyle büyüttü ki, ticaret ve sermayenin serbest dolaşımından, yani liberalizmden vazgeçmesi düşünülemez.

Kriz hız kesmiyor. Küresel sıcak para, hızla emtia, hisse senedi, tahvil gibi varlıklardan nakde doğru kaçıyor ve borsalar dibi boyluyor. Küresel fonların yaklaşan "finansal tsunami"ye karşı stratejik hamlesi bu. Krizin faturası her zaman olduğu gibi vergi ödeyenlere çıkıyor. ABD'nin TMSF'si FDIC 11. bankaya el koydu. Merrill Lynch, Lehman gibi şirketlerin zararları bilançolarının taşıyamayacağı boyutlara ulaşırsa çığ etkisi büyüyecek.
ABD ve Avrupa'daki banka operasyonları ve emtia fiyatlarının artırılması kapitalizmin tarihindeki en büyük devlet müdahalelerinden biri olarak anılmaya aday. Bağımsız otoritelerin bağımsızlığının tartışılacağı ve "finansal sıkıyönetim" taleplerinin yükseleceği yeni bir döneme giriyoruz. Peki, bu liberalizmin yaralarını sarıp yeniden ivme kazanacağı bir "ara dönem" mi, yoksa yeni bir "devlet kapitalizmi"nin doğuşu mu?
Keynesçilik geri mi dönüyor? Şu sıralar ülkemizde pek popüler olan Habermas'ın dediği gibi, "tek ülkede Keynesçilik olmayacağına" göre, "ulusal" ekonomileri "küreselleşmenin zararlı etkilerinden" küresel olarak koruyacak yeni bir model mi doğuyor? "Ulus-devletin muhteşem geri dönüşü"nü ilan etmekte aceleci olmayın! Bu geçici sancı daha çok ulus-devletin erime sürecinde milliyetçiliğin patlamasına benziyor. Yani geleceği yok!
Küresel finansal sistem, bilgiye dayalı emek, gayri-maddi sermaye ve yeni teknolojilerin ağ etkisi kapitalizmi öyle büyüttü ki, ticaret ve sermayenin serbest dolaşımından, yani liberalizmden vazgeçmesi düşünülemez. Devlet müdahalesinin borç çevrimini artırarak krizi öteleyip derinleştirmekten başka işe yaramadığı ise görüldü. "Devlet kapitalizmi"nin şansı yok. Yaşanan, bilgi ekonomisi paradigmasının dönüşüm sancısı. Nasıl daha önce reel sektör döküntülerini attıysa bu sefer de kurban verme sırası finans sektöründe. Ne yazık ki, bu "küresel dedikodu"nun da desteğiyle, ülkemizde "vesayet altındaki siyaset"in payandası ekonomi bir süre daha vesayet altında kalacak. Zaten seçimler de geliyor! Ama bir düşünün: TMSF'nin batık bankalar dolayısıyla oluşan ve silinen Hazine borcu 93,3 milyar YTL. ile neler yapılabilirdi?

BThaber, s:688, 15-21 Eylül 2008

14 Eylül 2008

Oyunun Kuralı - Bir sonraki ekonomi…

Ekonomide dönüşüm sancıları yaşanıyor. Reel ekonomideki dönüşüm şimdi de finanas sektöründe yaşanmaya başladı. Yeni bir paradigma geliyor.

Bir önceki yazımda küresel krizin bir paradigma dönüşümünün işareti olarak da algılanabileceğini ve 1973 kriziyle başlayıp 1988 kriziyle olgunlaşan bir sürecin zirvesi olarak düşünülmesi gerektiğini iddia etmiştim. Bu, ölçek ekonomilerinin çöküşü, esnek ve geçişken kapsam ekonomilerinin yükselişi, temel ekonomik girdinin ham maddeden bilgiye dönüşmesi sürecidir. Ekonomik ilişkilerin doğası gereği sürecin dönüştürücü etkisi önce reel sektörde görülmeye başlandı, şimdi de sıra finansta.
Dönüşüm henüz tamamlanmadı. Enerji, demir-çelik-bakır, kimya, silah ve gıda sektörleri güç kaybettikçe askeri-endüstriyel kompleksler halinde birleşiyor. Son Kafkas savaşı da bu yeni denge oyununun bir sonucu. Bu hantal devlere oyunda kalma fırsatını veren de küresel finans sistemi oldu. "İnovasyon" adı altında riski yönetmekten çok gizleyen "finansal mühendislik başarısı" şimdi vergi sömürüsüyle ödeniyor. FED'in bu operasyonunu "liberal ideolojinin sönüşü" ve "yeni devlet kapitalizmi" diye selamlayan da öncelikle "yeni askeri-endüstriyel kompleksler" oluyor. Çünkü operasyon ulusal fonları da sömürerek semiren ve artık ulus-devlet kösteğinden kurtulmuş bu komplekslerin işine yarıyor. "Kamu denetiminin sıkılaşması", "küresel finansal sıkıyönetim" adı altında G7 toplantılarında pazarlanan ve ABD'deki son UBS, Merrill Lynch, Citigroup, Wachovia, Morgan Stanley, JP Morgan, Goldman Sachs, Deutsche Bank soruşturmalarıyla rengini belli eden "ayar operasyonu", küresel finansal sisteminin yeni askeri-endüstriyel komplekslerin emrine koşulması hedefini güdüyor.
Peki, ne olacak? Ekonominin kuralları işleyecek! Nasıl 1988 krizinden sonra 1995-2007 arasında ABD ekonomisinde ileri teknoloji ürünlerinin temsil ettiği katma değer imalat sektörü toplam katma değerinin %13,3'ünden %55'ine fırladıysa, nasıl bilgi ekonomisi ölçek ekonomisini yutarak büyümeyi sürdürdüyse, nasıl Enron gibi devler batmaktan kurtulamadıysa, şimdi de finans sektöründe benzeri bir gelişme yaşanacak. "Batamayacak kadar büyük" olduğu söylenen birkaç dev banka batacak, finans sektörü bu kez gerçekten inovasyona yönelecek ve yüzünü reel ekonomiye dönecek. Bu arada da küresel denge oyununu bozacak.
Peki, bizim gibi ülkelere ne olacak?

BThaber, s:686, 1-7 Eylül 2008