28 Temmuz 2010

Oyunun Kuralı - Bilişim STK’ları ne yapıyor?

Güçlü bir sivil toplum faaliyeti, on yıllardır denene denene başarısız olduğu kanıtlanmış pazarlıklarla, güdümlü faaliyetlerle, suskunlukla yapılamaz. Bilişim STK'ları sansür kanunuyla kurulmuş, atıl bir “İnternet Kurulu’nda temsilci barındırmanın “etki göstermek” olduğunu sanıyor. Oysa bu oluşumların etkisi iki yıldır dramatik bir biçimde “sönüyor”!

Ne zamandır “ana akım” bilişim STK’larından umudu kesmiştim. Ama yaşadığımız son “Google skandalı” ve Ulaştırma Bakanı’nın uluslararası bir şirkete savaş ilan ederek unutturmaya çalıştığı, devletin internete ve temsil ettiği her şeye karşı olumsuz yaklaşımına karşı tavırları, benim için bir eşiği temsil ediyor.

(İNETD, LKD, TZV, PKD, BİLTEDER gibi örgütleri tenzih ederek) “ana akım” bilişim STK’larımız derken, TBD, TBV, TÜBİSAD gibi oluşumları kastediyorum. Söz konusu kuruluşlar bu badirede gerçekten kötü bir sınav verdi. Bir kısmı tamamen sessiz kaldı (TBV gibi). Bir kısmı durumu kısık sesle eleştirdi, fakat “Google da şöyle” gibi söylemler kullanarak Bakan’ın dezenformasyon kampanyasına kurban gitti (TÜBİSAD gibi). Bir diğer kısmı ise çok daha talihsiz bir tavır sergileyerek söz konusu dezenformasyon kampanyasını daha da geliştirdi (TBD gibi). Yöneticileri, söz konusu olanın internet sansürü ve buna yol açan 5651 sayılı yasa olduğunu, Google’ın veya YouTube’un sözde “suçunun” buna bahane olarak kullanılamayacağını, üstelik bu söylemlerin hukuki hiç bir gerekçesinin olmadığını en az benim kadar bilmelerine rağmen...

Sorumluluk sadece bu kuruluşların yöneticilerinde mi, ondan da emin değilim. Hepsini aynı torbaya koymak da pek mümkün değil. Birisi meseleye iş dünyası odaklı yaklaşırken diğeri kamuya aşırı yakınlığının etkisinde kalıyor. Ama tümü sansür kanunuyla kurulmuş, atıl bir “İnternet Kurulu’nda temsilci barındırmanın “etki göstermek” olduğunu sanıyor. Oysa bu oluşumların etkisi iki yıldır dramatik bir biçimde “sönüyor”!

Artık şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor. Çünkü güçlü bir sivil toplum faaliyeti, on yıllardır denene denene başarısız olduğu kanıtlanmış pazarlıklarla, güdümlü faaliyetlerle, suskunlukla yapılamaz. Başka ülkelere bir bakın: Bırakın STK’ları, sektörün tepesindeki isimler bile lobi faliyeti yürütmekten, hukuku kullanmaktan, sivil inisiyatifleri desteklemekten geri durmuyor.

Hadi sivil hak ve özgürlüklerden geçtim; bu tavırlarınızla “sektörün” önünü de kapattığınızı, stratejik bir aktör gibi davranmadığınızı, küresel ekonomiye entegre olma fırsatını kaçırdığınızı, çünkü olumsuz düzenlemelerin ülkeyi (sizin asla “oyuncu” olamayacağınız) bir “pazar” olmaya mahkum ettiğini de mi göremiyorsunuz?

16 Temmuz 2010

İnternet sansürden daraldı. Sokağa çıkıyor!



Sansürlenen internet daraldı. Sokağa çıkıyor! 17 Temmuz 2010 Cumartesi saat: 17.00'de Taksim Meydanı'nda buluşup İstiklal Caddesi Üzerinden Galatasaray Meydanı'na kadar yürüyeceğiz! Sansürsüz internet isteyeceğiz.


"Bizler, internet kullanıcıları olarak; Bilgi Çağına uymayan hukuk kurallarını kabul etmiyoruz: Devlet kurumları tarafından son zamanlarda izlenen Internet politikasının aleni sansür olduğunu biliyoruz. 5651 sayılı kanun ile baskılayamadıkları internet kullanımını hukuk dışı alengirli çözümlerle kontrol etmeye çalışan zihniyeti artık dinlemek istemiyoruz!

Bizler, 6.000’den fazla web sitesi ebediyen erişime engellenmişken, ve bu sayı günden güne artarken artık susmayacağız. Temel hak ve özgürlüklerimize müdahale niteliğindeki uygulamalar karşısında sessiz kalmayacağız.

Bizler, vatandaşların ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı engellenemez mantrasıyla internette biraraya geldik ve çözümü sokakta arıyoruz. Ulaştırma Bakanı’nın, BTK, ve TİB’in geçtiğimiz ay içinde keyfi sansür uygulamaları ile kamuoyunu yanlış bilgilendirmesini ve Türk Internet Sansür Sistemi’nin altyapısını oluşturan 5651 Sayılı Kanunu protesto etmek, vatandaşlara hukuka aykırı uygulamaları anlatmak ve gerçeklerle buluşmak için 17 Temmuz günü saat 17.00’da Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Meydanı’na yürüyoruz. Biz yürürken, minik kelebekler bizimle beraber uçacak."

SANSÜRSÜZ İNTERNET İSTİYORUZ!

Oyunun Kuralı - “İnternette Sansüre Karşı Ortak Platform”


İnternette Sansüre Karşı Ortak Platform, "vatandaşların Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerini korumak hükümetin ve idarenin asli görevidir; bu güvencenin sağlanmaması halinde sorumluların istifa etmesi demokratik bir toplumun zorunlu sonucudur" diyerek, TİB İnternet Daire Başkanı Osman Nihat Şen'i, BTK Başkanı Tayfun Acarer'i ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı istifaya davet etti.

Artık hepimizin aşina olduğu, ayrıntılarını anlatmaya gerek duymadığım “Google skandalı”, internet sansürü için yeni bir aşamayı işaretledi. Tepkiler kitleleselleşti. Aralarında Cyber-rights, İNETD, Sansüresansür, Netdaş, LKD, EMO, TMMOB, TİHV, TİEV, TZV, Türk Kütüphaneciler Derneği, ÜNAK, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Bilişim Muhabirleri Derneği, Ekşi Sözlük, Neonebu, Kaos GL, Genç Siviller, Bianet gibi çok farklı oluşumların bulunduğu 50’ye yakın sivi toplum kuruluşu, sivil inisiyatif, haber ağı, web sitesi, ilk kez, internette sansüre karşı güçlerini birleştirmek üzere bir Ortak Platform kurdu (Platformun web sitesi için buraya tıklayın). Platformun ilk eylemi bir deklarasyon yayınlayarak bunu imzaya açmak oldu.

“Temel Hak ve Özgürlükler Engellenemez”, "Hukuka Aykırı, Ölçüsüz ve Keyfi İdari İşlem Demokratik Hukuk Devletinde Kabul Edilemez"; "Sansür Amaçlı Kullanılan 5651 Sayılı Kanun Kaldırılmalıdır"; "Çocukların Zararlı İçerikten Korunması için Öngörülen Devlet Politikası Yetişkinleri Etkilememelidir" başlıklarını içeren Deklarasyon, "vatandaşların Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerini korumak hükümetin ve idarenin asli görevidir; bu güvencenin sağlanmaması halinde sorumluların istifa etmesi demokratik bir toplumun zorunlu sonucudur" diyerek, TİB İnternet Daire Başkanı Osman Nihat Şen'i, BTK Başkanı Tayfun Acarer'i ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı istifaya davet etti.

CHP Milletvekili Emrehan Halıcı, bu deklarasyonu 24.06.2010 tarihli TBMM oturumuna taşıyarak Ulaştırma Bakanı’nından cevap istedi. Bakan cevapladı. Tutanaklara geçen bu konuşma maddi hatalarla, yanıltıcı bilgilerle ve ilgisiz referanslarla doluydu ve bırakın soruları cevaplamayı, durumu ağırlaştırdı. Medyaya “Google bize savaş açtı” veciz ifadesiyle yansıyan bu konuşmadaki sorunları burada saymak imkansız; ama Platform bunu yapacağını ve Bakan’dan açıklama isteyeceğini duyurdu. Ben de Bakan’ın cevaplarını merakla bekliyor olacağım. Yıldırım’ın hatalarını araştırmadan “haber” diye veren bazı köşe yazarlarından da açıklama isteyeceğim. Google’a bile bakmamışlar!

Ulaştırma Bakanı AB ülkelerinden örnekleri yanlış bir biçimde aktarmayı seviyor, ama içerik suçlarıyla mücadele için suçlu yerine masum vatandaşları cezalandırmak ve sansür anlamına gelen erişim engellemeye başvuran tek bir hukuk devleti gösteremiyor. Sonra da “hukuk devletine saygı” istiyor...


Oyunun Kuralı - Google ve “sansür ekonomisi”!

Madem milli ekonomiyi bu kadar düşünüyor, Ulaştırma Bakanı'na bir önerim var: ağ ekonomisine henüz hazır olmayan ulus-devlet vergi hukuku literaratürüne vergi almak için site engellemek gibi bir fanteziyi hediye edeceğine, ABD gibi, e-ticaret başta olmak üzere internet sektörüne vergi moratoryumu getirsin; bilgi ve iletişim teknolojileri üzerindeki ağır vergi yükünü kaldırsın; internet sektörümüz adil ve verimli bir rekabet ortamında gelişsin. Elbette bu arada vergi tabanı adaletsizliğine de çözüm üretse fena olmaz!

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) Youtube’u IP temelinde bloklayacak yeni bir sistemi “denemesi” yüzünden ciddi bir “Google kesintisi” yaşadık. “Denemesi” diyorum, çünkü skandal o kadar büyüktü ki, bunu amaçlı olarak yapmış olduklarına inanmak istemiyorum! Tüm Google hizmetleri, dolayısıyla bu hizmetleri kullanan tüm siteler ve kullanıcılar ciddi sorunlar yaşadı.

TİB topu Google’a attı, hatta şirketin, sırf kendilerini zor duruma düşürüp yasakçı ilan etmek için IP değiştirdiğini iddia etti! Oysa Youtube hakkındaki mahkeme kararını yetkisiz bir biçimde yorumlayıp, Google’ın dinamik olarak kullandığı IP’leri bloklayan kendileriydi. Bu konuda TİB’e karşı açılmış iki dava var. Sonucu takip edeceğiz. Ayrıca internetle ilgili yasakçı kimliğimizi göstermek için böyle “hain bir komplo”ya gerek yok; 5651 sansür yasası ve engellenen dört bine yakın site yeter!

Başta Ulaştırma Bakanı olmak üzere otoriteler, ulusal ve uluslararası tepki karşısında her zamanki gibi “milli ekonomi” ve “vergi” panik butonlarına bastı! Youtube engellemesinin vergi ile en ufak bir hukuksal bağı olmamasına rağmen, popülist söylemlerle sansüre kılıf geçirmeye yeltendiler. İşe yaramıyor da değil hani. Hemen, “bunlar zaten vergi de vermiyor, yasaklayalım, ‘milli motor’ yapalım” diyenler çoğaldı!

Madem milli ekonomiyi bu kadar düşünüyor, Bakana bir önerim var: ağ ekonomisine henüz hazır olmayan ulus-devlet vergi hukuku literaratürüne vergi almak için site engellemek gibi bir fanteziyi hediye edeceğine, ABD gibi, e-ticaret başta olmak üzere internet sektörüne vergi moratoryumu getirsin; bilgi ve iletişim teknolojileri üzerindeki ağır vergi yükünü kaldırsın; internet sektörümüz adil ve verimli bir rekabet ortamında gelişsin. Elbette bu arada vergi tabanı adaletsizliğine de çözüm üretse fena olmaz!

Google kesintisinin “milli ekonomiye” verdiği gerçek zarar ile almayı hayal ettikleri vergi arasındaki uçurum konusuna hiç girmiyorum. İnternet sektöürü bir yana, başta KOBİ’ler olmak üzere şirketler ve kullanıcıların bedelsiz hizmetlerle elde ettikleri fayda, kaybolan iş hacmi, kaçan müşteriler, itibar kaybı, işletme boşluğu...

Yanlış hesabınızın bedelini ödeyecek misiniz?

Oyunun Kuralı - Mahremiyet ve sosyal medya

Şirketlerin kullanıcı verilerinin ne kadarını hangi amaçlar için ve hangi sınırlar dahilinde kullanacağı ile ilgili politikalarının denetime açık, şeffaf ve öncelikle de basit bir biçimde anlaşılabilir, yani “kullanıcı dostu” olması gerekiyor!

Geçtiğimiz haftlarda başta Facebook ve Google olmak üzere, şirketlerin çevrimiçi mahremiyet ihlalleri çokça tartışıldı; EFF, EPIC, ACLU, EDRI gibi sivil toplum kuruluşları konuyu gündeme taşıdılar; ABD Senatosu, Avrupa Komisyonu ve mahkemeler sürece dahil oldu; iki şirket de bu konuda geri adım atmak zorunda bırakıldı. Facebook yeni ve daha basit mahremiyet ayarlarını duyurdu; Google “sokak görüşü” arabasını garaja çekti. Ama, Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in mahremiyetin modasının geçtiğine dair sözleri ve Google CEO’su Eric Schmidt’in “saklayacak bir şeyiniz varsa paylaşmayın” mealinden çıkışı, şirketlerin bakışında bir değişim beklememek gerektiğini gösteriyor. Olup biten, özellikle AB başta olmak üzere yasamanın mahremiyet konusundaki hassasiyetinin şirketleri hukuk zoruyla dizginlemesi.

Facebook başta olmak üzere sosyal medya pazarının hakim oyuncularının kullanıcıların mahremiyet haklarıyla ilişkisi doğal olarak sorunlu. Çünkü bu oyuncular iş modellerini kullanıcı bilgilerinin değişimi üzerine kurmak zorunda. Paradoks, bu şirketlerin aynı zamanda kullanıcıların güvenini kalıcı bir şekilde kazanmak zorunda olmasından kaynaklanıyor.

Mahremiyet ihlalleri söz konusu olduğunda çoğu sosyal medya tutkunu, “o zaman bankaları, alışveriş merkezlerini, cep telefonlarını da kullanmayalım” diyor. Ama unuttukları bir şey var: Bankalar ve banka kartları dolayımıyla toplanan kullanıcı verilerinin kullanımı üzerinde çok sıkı bir denetim var. İnternet, özellikle sosyal medya ise düzenleme bakımından henüz sorunlu. Bu alan daha yeni düzenleniyor. Hukukun arkadan gelmesi doğal.

Şirketlerin kullanıcı verilerinin ne kadarını hangi amaçlar için ve hangi sınırlar dahilinde kullanacağı ile ilgili politikalarının denetime açık, şeffaf ve öncelikle de basit bir biçimde anlaşılabilir, yani “kullanıcı dostu” olması gerekiyor! ABD’de sosyal medyayı kapsayacak bir mahremiyet yasasının çıkması gündemde. Bu konuda çok hassas olan AB ülkeleri de benzer düzenlemeler yapmak üzere.

Ülkemizde ise bu alanın en öncelikli düzenlemesi olan Kişisel Verileri Koruma Yasası on senedir meclise gidip geliyor. Türkiye elektronik ortamda mahremiyet koruması bakımından bir cangıl; yani Facebook, Google gibi şirketler için tam bir vaha!