29 Ekim 2008

Oyunun Kuralı - Kriz, Türkiye, ekonomi ve siyaset

Yoksa krizin siyasi ve ekonomik "fırsatlarına" oynayıp "geleceğe" yatırım mı yapıyorsunuz? Bu yatırımın bedeli çok yüksek, çünkü o "gelecek" gelmeyecek!

Kriz sonunda medyanın gündeminde ilk sıraya yerleşti. Borsanın 2001'deki Kara Salı'yı hatırlatan rekor düşüşü kadar TÜSİAD'ın "tedirginliği" de rol oynadı bunda. Şu sıralar herkes hükümete yükleniyor, hükümet de "tekne sağlam, güvenin" diyor. Türkiye, gelişmiş ülkelerin finansal sisteminin denetim dışı büyüyen karmaşık yapısının çöküşüne göreli bir bağışıklık kazanmış görünüyor. Bizde sorun daha çok krizin reel ekonomi üzerindeki etkileri konusunda yaşanacak. Dolayısıyla iş çevrelerinin "paniğinin" nedeni biraz belirsiz, hükümetten beklentileri de öyle. Çünkü kriz panik yaratır ama asıl panikle büyür.

Türkiye 2001'den beri cari açığı finanse etmek için dünyanın en yüksek faizini ödeyerek zaten kriz koşullarında yaşıyor. Ayrıca kamu bütçesi fazla açık vermedi ve bankacılık sistemi son kriz önlemleriyle sağlam görünüyor. Bu durumda TÜSİAD'ın beklentisi ne? İnsanın aklına AKP'yle muhalefetin ekonomi cephesine kaydırılmasıyla ilgili stratejiler geliyor ister istemez. Bir yandan da Türkiye'de asıl açık veren kesimin finans değil, risk analizi yapmadan düşük faizli döviz kredileriyle borçlanan ve küresel kredi kriziyle daralan döviz arzı nedeniyle sıkıntı yaşayan özel sektör şirketleri olduğunu düşününce başka olasılıklar beliriyor. Belki de en büyük üyeleri döviz açığı veren TÜSİAD, hükümetten (yani hepimizden), oluşabilecek dev batıklara yönelik bir "kurtarma paketi" bekliyordur? 2001'de banka batıklarını ödedik, şimdi de holding batıklarını mı ödeyeceğiz? Ucuz krediyle düşük kaliteli yatırımlar yaparken, bilişim sektörüyle stratejik ortaklık geliştirip yönetimde inovasyon yapma fırsatını kaçırırken, tekelcilik hayalleri kurup kurumsal yönetişimi es geçerken bize mi sordunuz? Yoksa krizin siyasi ve ekonomik "fırsatlarına" oynayıp "geleceğe" yatırım mı yapıyorsunuz? Bu yatırımın bedeli çok yüksek, çünkü o "gelecek" gelmeyecek!

İş dünyası panik yaratmak yerine artık kendi kriz önlemlerini alsa da, enerjisini asıl mikro ekonomik reformlar, bilgi, yönetişim ve inovasyon ağları, istihdam ve eğitim reformları, AB süreci ve demokratikleşme gibi konularda hükümetle misyonuna uygun bir işbirliği platformu geliştirmeye harcasa daha akıllıca olmaz mı?

BThaber, s:692, 20-26 Ekim 2008

0 comments: