17 Ocak 2012

#SOPA ’nın ucu hepimize dokunacak!


Geçen yüzyılın kafasıyla bu yüzyılın internetini düzenlemeye kalkan bu zihniyete, sadece ülkenizde değil her yerde dur demek zorundasınız. Çünkü birer “netdaş” olarak artık gerçekten de dünya vatandaşısınız...

Oyunun Kuralı - Yeni ekonominin tekerine #SOPA sokmak


Tüm sosyal medya bu etiketle kaplanmış durumda. Çünkü taslak yasalaşırsa, bunun “bildiğimiz haliyle internetin ölümü” olacağı görüşü hakim.  

22 Temmuz 2011

Oyunun Kuralı - Türkiye, AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulamaya kalkan ilk ve tek ülke

"Türkiye, 22 Ağustos’ta, 56 ülkeden oluşan AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulayan ilk ve tek ülke olacak.”


Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), 8 Temmuz 2011 tarihinde, “İnternette İfade Özgürlüğü: AGİT üyesi devletlerde internet ile ilgili ifade özgürlüğü, bilginin özgür akışı ve medya çoğulluğu hakkındaki yasal önlemler ve uygulamalara dair bir çalışma” başlıklı raporunu yayınladı. AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatović’in, raporun yazarı, internet hukuku ile ilgili konularda dünya çapında bir otorite sayılan, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz’le birlikte Viyana’da sunduğu rapor, tüm AGİT bölgesinde internet özgürlüğünü inceleyen en kapsamlı çalışma.


Raporda Türkiye ile ilgili de bir hayli malzeme olması, internet özgürlüğü konusundaki sabıkamız düşünüldüğünde normal. Nitekim rapor, “sites.google”, “last FM”, “wordpress”, “blogger” gibi popüler örneklerin yanı sıra erişime engellenen çok sayıda politik, muhalif internet sitesine de değinerek bu sabıkayı tescilliyor ve sorunun kaynağını, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası hukuk kurallarını çiğneyen 5651 sayılı internet sansür yasası ve fikri hak düzenlemelerinde görüyor.


Raporun en önemli çıktılarından biri, BTK’nın 22 Ağustos’ta uygulamaya koyacağı, “güvenli internet” adı altında “sansürlü internet”i genelleştirecek filtre uygulaması hakkında. Bu uygulamanın, Avrupa Konseyi’nin Nisan 2011 tarihli “İnternet’in Evrenselliğini, Bütünlüğünü ve Açıklığını Korumak ve Geliştirmek” kararı ile bir internet sansürü olarak ilan edildiğini daha önce bu köşede yazmıştım. AGİT raporu çok daha açık ve seçik bir teşhiste bulunuyor. Filtre uygulamalarının interneti sansürlemek için kullanılan yöntemlerden biri olduğunu ve dolayısıyla filtre içeriklerinin bağımsız sivil toplum örgütleri tarafından dikkatle izlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bizdeki internet kafeler ve kamusal erişim alanlarındaki zorunlu ve şeffaf olmayan filtre uygulamalarını da eleştirdikten sonra vurucu cümle geliyor: “Türkiye, 22 Ağustos’ta, 56 ülkeden oluşan AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulayan ilk ve tek ülke olacak.”


Yani BTK’nın kendisini savunmak için ileri sürdüğü, “birçok ülke filtre uyguluyor” iddiası resmen çürütülmüş oluyor. Çünkü bu ülkeler filtreyi devlet eliyle hazırlayıp, merkezi biçimde ve zorunlu olarak herkese dayatmıyor. Yani Türkiye, 22 Ağustos’tan sonra resmen Çin, İran, Suudi Arabistan liginde yer alacak...


BThaber, 18 - 24 Temmuz 2011 / s:830

Oyunun Kuralı - İnternet erişimi anayasal hak olmalıdır

İnternet erişimi ile ilgili talepler artık bu ülkedeki hak ve özgürlükler platformlarının, demokratik anayasa hareketlerinin ve sivil toplum alanının ayrılmaz bir parçasıdır. Yeni dönemde, demokratik hak arayışının, sadece internette sansüre karşı çıkmakla yetinmeyeceğini, internet erişim hakkının anayasaya eklenmesi için de mücadele edeceğini göreceğiz.


Bir önceki yazımda, Birleşmiş Milletler’in 4 Haziran 2011 tarihinde internet erişimini temel bir insan hakkı olarak kabul ettiğini; Avrupa Konseyi’nin de 19 Nisan 2011’de internet erişim hakkını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne eklediğini belirtmiştim; her iki sözleşmeye de imza koyan taraf olarak, ülkemizin bu kararları iç hukukuna uyarlama yükümlülüğünün bulunduğunu da.


Bu iki karar öncesinde İzlanda ve Finlandiya, internet erişimini temel haklardan biri olarak anayasalarına eklemişlerdi. Şimdi, başta AB ülkeleri olmak üzere, bir çok ülkenin bunu yaptığına tanık olacağız. Dolayısıyla bir çok ülkede bu temel hakkı ihlal eden sansürcü, baskıcı düzenlemeler, mesela internet erişimini kısıtlamaya yönelik Fransız HADOPİ yasası gibi yasalar da anayasa mahkemeleri tarafından iptal edilecek.


Her iki karara eşlik eden ve kararla birlikte kabul edilen raporlar, ülkemizdeki 5651 sayılı internet sansür yasası ve 22 Ağustos’ta yürürlüğe girmesi beklenen devlet eliyle topyekun internet filtrelemesi gibi düzenlemeleri, açık seçik bir biçimde internet sansürü olarak mahkum etti ve artık temel insan hakkı haline gelmiş bulunan internet erişim hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Dolayısıyla internet erişimini temel hak olarak anayasamıza eklesek de eklemesek de bu sansürcü düzenlemeleri iptal edip bu hakkı koruyan düzenlemeler yapmakla yükümlüyüz.


Ama, internet erişiminin temel hak olarak tanınması, onun, yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın vaz geçilmez unsurlarından biri olmasını gerektirir. İnternetin gayri-merkezi, tarafsız, sınır-aşan ve etkileşimli doğası, onu düşünce, ifade, bilgi ve haber alma özgürlüğünün asli parçası kılmaktadır. Dahası, internet erişimi en az seyahat özgürlüğü kadar temel bir insan hakkı olarak tanınmak zorundadır.


Bu bağlamda, internet erişimi ile ilgili taleplerin artık bu ülkedeki hak ve özgürlükler platformlarının, demokratik anayasa hareketlerinin ve sivil toplum alanının ayrılmaz bir parçası olduğu söylenebilir. Yeni dönemde, demokratik hak arayışının, sadece internette sansüre karşı çıkmakla yetinmeyeceğini, internet erişim hakkının anayasaya eklenmesi için de mücadele edeceğini göreceğiz.


Demokrasiyi bir türlü içine sindiremeyen iktidarlar ve giderek etkisizleşen temsiliyet mekanizmaları bunu bir tehdit olarak algılayacaktır. Ama unutulmasın ki, bu, halkın onları demokrasi için tehdit olarak algılamasından başka bir sonuca yol açmaz!


BThaber, 4 – 10 Temmuz 2011 / s:828

Oyunun Kuralı - İnternet erişimi temel bir insan hakkıdır

Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyen Başbakan, yaptıklarını sürdürüp, Türkiye’yi taraf olduğu sözleşmeleri ve kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini açıkça ihlal eden bir ülke konumuna mı sokacak, yoksa demokratik bir hukuk devletine yakışmaya mı çalışacak, göreceğiz.


Birleşmiş Milletler, 4 Haziran 2011'de gerçekleştirilen genel oturumunda, İnsan Hakları Konseyi’nin "Düşünce ve İfade Özgürlüğünün İlerletilmesi ve Korunması" raporunu onayladı: Yani, internet erişimini bir insan hakkı olarak tanıdı. Ülkemizi de bağlayan bu karar, başta Fransız HADOPI yasası gibi vatandaşları internet erişimini kesmekle tehdit eden düzenlemeler olmak üzere, her türlü internet sansürünü insan hakkı ihlali haline getiriyor. Bu arada, raporun c/39 bendinin internet sansür yasamız 5651’i düşünce ifade özgürlüğünü ihlal eden bir düzenleme olarak tescil ettiğini de belirtelim.


Avrupa Konseyi'nin Strasbourg'da 18 - 19 Nisan 2001'de gerçekleştirdiği konferansında onayladığı "İnternet’in Evrenselliğini, Bütünlüğünü ve Açıklığını Korumak ve Geliştirmek" başlıklı kararı ise, internet erişimini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ekledi. Devletimizin bu sözleşmede de taraf olduğunu ve tüm hükümlerini iç hukukuna uygulama yükümlülüğü bulunduğunu hatırlatalım. Karar, bu erişimin her türlü devlet müdahalesinden uzak bir biçimde güvence altına alınmasını bildiriyor. Sansürcü müdahalelere devlet eliyle internet filtrelemesini de açık seçik bir biçimde ekleyerek, 22 Ağustos'ta yürürlüğe girmesi beklenen filtre uygulamasını da bir insan hakkı ihlali olarak tescil ediyor bu karar.


Türkiye üçüncü AKP iktidarına girdi. “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyen Başbakan, yaptıklarını sürdürüp, Türkiye’yi taraf olduğu sözleşmeleri ve kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini açıkça ihlal eden bir ülke konumuna mı sokacak, yoksa demokratik bir hukuk devletine yakışmaya mı çalışacak, göreceğiz.


Artık yeni anayasayı tek başına yapacak çoğunluğa sahip olmadığına göre, iktidar, giderek yükselen demokratik anayasa iradesinin, devlet eliyle sansürlenmeyen internet erişiminin de anayasal bir hak olarak tanınması talebine kulak vermeli. Aksi takdirde, vatandaşların diğer demokratik haklarını kullanarak iktidarın bu ve benzeri talepleri duymasını sağlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın.


BThaber, 20 - 26 Haziran 2011 / s:826

Oyunun Kuralı - eG8 Forumu ve devletlerin interneti kontrol etme hayali

Eski ekonomi ve bunların internetteki kurumsal uzantılarının çıkarlarını koruyan devletler ile internetin gerçek sahipleri arasındaki savaş giderek kızışıyor.


“İnternet dünyasının Davos’u” diye lanse edilemeye çalışılan ve G8 Zirvesi öncesinde yapılan eG8 Forumu, Fransa Devlet Başkanı Nicholas Sarkozy’nin yüzünde patladı! Sarkozy, sansür, gözetim ve denetimin kendi dilindeki karşılığı olan “Uygarlaştırılmış İnternet” diye adlandırdığı “şey”in promosyonunu yapmaya çalıştı. Olmadı. Devletleri interneti kolonileştirmeye çağıran bu ses büyük tepki topladı. İnternet dünyasının önemli isimlerinden bir çoğu Foruma katılmadı. Katılanlar da Sarkozy’ye cevabını vermeye geldiler.


İnterneti “uygarlaştırılması” gereken bir “Vahşi Batı” olarak gören bu söylem temelsiz bir mite dayanıyor. İnternet yasadışı, toplumun ahlak ve yasalarının uygulanmadığı bir alan değil. Bu yasaların bir çoğu internete zaten uygulanıyor; bazı yasalar uygulanamıyorsa, bu uygulanamaz oldukları için. Dolayısıyla internet kuralları değiştirmek ve geliştirmek için demokratik bir fırsat sağlıyor. Bu başka bir şey, tüm insanlığın malı olan internetin sadece devletlerin denetiminde olmasını istemek başka bir şey. Sarkozy bu düşüncesini, demokrasinin, dolayısıyla halkın tek temsilcisinin devletler olduğu iddiasına dayandırıyor. Gitsin bunu Tunuslulara ve Mısırlılara anlatsın!


Ünlü gazeteci Jeff Jarvis, Forumda Sarkozy’nin yüzüne, “zarar verme, sana düşen tek şey bu” dedi. Lawrence Lessig, “bu Forumda interneti gerçekten temsil edenler yok, internetin geleceği ise zaten burada değil. İnternetin neye benzeyeceğini tasarlamayı sizlere bırakacak değiliz. İnternet, mimarisi gereği dışardan gelenleri inovasyona teşvik eder ve yerleşikleri tehdit eder: Murdoch gibileri, sizin gibileri” dedi. Yochai Benkler, “20. Yüzyılın kafasıyla 21. Yüzyıl ekonomisine yön vermeye çalışıyorsunuz. Boşuna” dedi. İnternetin en önemli sivil toplum kuruluşları ise ortak bir bildiri yayınlayarak, Forumu “açık ve tarafsız internete yönelik bir tehdit” olarak ilan etti. Google, Facebook, Twitter gibi şirketlerin yöneticileri de bu itiraza katıldı.


Eski ekonomi ve bunların internetteki kurumsal uzantılarının çıkarlarını koruyan devletler ile internetin gerçek sahipleri arasındaki savaş giderek kızışıyor.

BThaber, 9 – 12 Haziran 2011 / s:824

Oyunun Kuralı - İnternet tarihinin en kitlesel protesto eylemi Türkiye’ye nasip oldu!



15 Mayıs 2011, sadece Türkiye için değil, dünya interneti için de tarihi bir gün oldu. Şimdiye kadar internetle ilgili olarak gerçekleştirilmiş en kitlesel sokak eylemi, internet sansürünü protesto etmek için İstanbul’da, İstiklal Caddesi’nde yapıldı. Yaklaşık kırk beş, elli bin kişi Taksim’de toplandı ve Tünel’e kadar yürüdü. Daha doğrusu yürüyemedi, çünkü kortejin başı Tünel’e vardığında sonu hala Taksim Meydanı’ndaydı!


“İnternetime Dokunma” eyleminin bir başka eşsiz özelliği de Türkiye’nin 19 ilinde eşzamanlı olarak gerçekleşmesiydi. İstanbul’un yanı sıra, İzmir, Bursa, Ankara, Antalya, Adana, Kocaeli, Mersin, Kayseri, Eskişehir, Afyonkarahisar, Samsun, Muğla, Denizli, Konya, Gaziantep, Ordu, Isparta, Elazığ’da insanlar aynı taleplerle, aynı pankartlarla yürüdüler.


Eylem tamamen internet, özellikle de sosyal medya üzerinden organize edildi. İnsanlar pankartlarını kendileri hazırladı. Sözlükler, Bobiler gibi Türkiye’nin internet evrenine yaptığı orijinal katkıların dinamik unsurlarının yanı sıra, 56 sivil toplum kuruluşunu bünyesinde toplayan İnternet Sansürüne Karşı Ortak Platform, Sansüresansür, Alternatif Bilişim Derneği, İNETD, Netdaş, mühendis odaları, emek örgütleri, Genç Siviller, çeşitli sol örgütler, kadın örgütleri, LBGT, kısacası internette sansüre karşı olan herkes sokaktaydı.


Niçin mi? Türkiye’nin internet sansürcüsü ülkeler liginde baş döndürücü yükselişine karşı yürüdüler. 5651 sayılı sansür yasası ile sansürlenen on binlerce site yetmezmiş gibi, BTK’nın son dönemde kalkıştığı, Kafka ve Orwell romanlarını aratacak, hukuk dışı ve akıl almaz filtre dayatmaları, yasak sözcük listeleri, siyasi video avı, sosyal medya düşmanlığına karşı yürüdüler. İnternette başlayan istibdat devrini sonlandırmak için yürüdüler.


Umarım hükümet, internet tarafından paçavraya çevrilen geleneksel medyanın sağırlığına uyup bu yüksek sesi duymazlık etmez. Çünkü bu sesin sahipleri hakkını, hukukunu ve özgürlüğünü korumaya kararlı... Kimsenin vatandaşa çocuk muamelesi yapmaya hakkı yok. Çünkü bu eylem, Türkiye’de “Devlet Baba – Ergen Vatandaş” ikileminin bittiğinin resmidir.


Bu eylem, internet kullanıcılarının gururu, onları eyleme zorlayan zihniyetin utancı olarak geçti tarihe.


BThaber, 23 - 29 Mayıs 2011 / s:822