TİB son zamanlarda çok çalışıyor. Önce "güvenli internet" adı altında sansürlü internet filtre uygulamasıyla Türkiye’nin internet sansürü konusunda edindiği haklı ünü bir adım öteye taşıdı. Hemen arkasından gelen bu sözcük yasaklama eylemi ise, bizi sansürcüler liginde fantezi kategorisine sokmuş bulunuyor.
Kurulduğunda "İnternet Muzır Kurulu" ilan ettiğim Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, nihayet bu adı sonuna kadar hak ettiğini hepimize kanıtladı. 28 Nisan 2011 tarihinde internet hizmet sağlayıcılarına gönderdiği bir bildirim, "İnternette Abdülhamit Devri"ni başlattı! TİB, gündelik dilde sıkça kullandığımız, aralarında "yasak", "hikaye", "haydar", "adrianne" gibilerinin de bulunduğu 138 sözcüğün internet alan adlarında kullanımını yasakladı.
TİB son zamanlarda çok çalışıyor. Önce "güvenli internet" adı altında sansürlü internet filtre uygulamasıyla Türkiye’nin internet sansürü konusunda edindiği haklı ünü bir adım öteye taşıdı. Hemen arkasından gelen bu sözcük yasaklama eylemi ise, bizi sansürcüler liginde fantezi kategorisine sokmuş bulunuyor. Muhtemelen son zamanların internette en çok dalga geçilen ülkesi haline gelmiş durumdayız.
Tepkiyi gören TİB yetkilileri, hemen bir basın açıklaması yayınlayarak söz konusu olanın "yasaklama" değil "dikkat çekmek" olduğunu ileri sürdü. Ama bildirimlerini okuyan herkes, sık sık kullanılan "cezai müeyyide" uyarısının yasaklamak anlamına geldiğini bildiğinden, bu basın operasyonu kadük oldu.
Bir görüşe göre, TİB bu tip adımlarla hepimizin tepki düzeyini ölçüyor. Bir başka görüş de bu "devlet baba – ergen vatandaş" tavrının devletimizin genlerinde olduğunu, bu tavrın anakronizmi konusunda onları ikna edecek bir tepki göstermek gerektiği yolunda.
TİB’i yetkilendiren 5651 sayılı sansür kanunu, her ne kadar absürd olsa da TİB’e böyle bir yasaklama yetkisi vermiyor. Dolayısıyla bildirimleri hukuk dışı. Bunu onlara öğretecek bilgi edinme başvuruları ve suç duyuruları yapıldı bile. "Sansürlü İnternet" filtre projelerinde de hukukun acı ilacını tadınca, eski sıradan sansür günlerimize geri döneriz. Belli ki anladıkları tek dil bu. Yoksa bütün dünya bize gülüyormuş, sayelerinde Türkiye teknoloji iktisadında müthiş zarar ediyormuş, umursadıkları yok. Ha, bir de, sokağa çıkıp oradan (ve medyadan) seslendiğimizde duyuyorlar bizleri.
BThaber, 9 - 15 Mayıs 2011 / s:820
0 comments:
Yorum Gönder