31 Aralık 2007

Sansür, bilgi ve ekonomi

Ne kadar demokrasi, o kadar ekmek!

60. Hükümet 10 bin dolarlık kişi başı gelir hedefine aritmetikle "sıçrarken", büyüme, verimlilik ve istihdam konularında bilgi ekonomisi ve bilgi toplumu referanslarından da tümüyle vazgeçmiş değil. Ama bu ulusal hedefler de AB entegrasyonuyla aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor.

Bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna uygun hukuksal altyapının oluşturulması hükümetin asli görevi. Bu altyapı ise bilginin toplum içersinde üretimi ve yayılımı sürecini hızlandıracak, bilginin vatandaşlar arasında özgürce paylaşımını sağlayacak "olumlu" düzenlemelerden oluşmak zorunda. Hukuksal düzenlemelerin, nitelikli bilginin üretimi, bu nitelikli bilginin üretim sürecinde yer alan sujelerin hakları korunarak enformasyona dönüştürülmesi ve gerek toplumun tüm kesimlerine gerekse küresel ağa yayılması, enformasyon niteliğindeki bilginin ekonomik ve toplumsal ilişkilerde bilgi ekonomisi ve bilgi toplumu paradigmalarına uygun olarak kullanılması, tüm bu süreçlerde bilgi ve iletişim teknolojilerinin (BİT) etkin biçimde yer alması olarak özetleyebileceğimiz bilgi toplumu mekanizmaları temel alınarak, uyumlu bir bütün halinde geliştirilmesi gerekiyor.

Peki, hükümet ne yapıyor? Kişisel verilerin korunması, inovasyon teşvikleri, risk sermayesinin kurumsal yapısı, kamu ihale mevzuatının BİT uyumlu hale getirilmesi, yazılım sektörünün teşviki, internetin yaygınlaştırılması, eğitim reformu gibi konularda bilgi ekonomisi ve bilgi toplumunun önünü açacak düzenlemeler mi geliştiriyor? Hayır, hükümet BİT'i tersinden okuyor: 5651 sayılı yasayla TİB adında yeni bir "muzır kurulu" yaratmayı tercih ediyor. Erişkinliğe layık görmediği halkın bilgiye erişimini denetlemekle uğraşıyor. Türk yazılım sektöründen en büyük beklentisi ise daha sıkı filtreleme programları. E-devlete bayılıyor ama kişisel verilerin korunmadığı bir ortamda kim güven duyup da bu hizmetleri kullanacak, düşünmüyor.

Ancak özgürce dolaşan ve adilce paylaşılan bilgi değer yaratır. Yani, ne kadar demokrasi, o kadar ekmek! Alın size aritmetik!

BThaber, S: 650, 24-30 Aralık 2007

10 Aralık 2007

Nerde bu e-devlet? Nerde bu e-devlet?

Önce OECD, sonra AB/Capgemini araştırması derken, Türkiye'de e-devlet faaliyetleri ölçülmeye ve biçilmeye başlandı. Bu en "hızlı" olduğumuz alanda yeterince başarılı mıyız?

"Bilgi Toplumu Dairesi" internet sitesine bakıyorum ve "toplum" sözcüğünü aratıyorum: sadece "bilgi toplumu stratejisi"nde ve kurumun kendi adında geçiyor. "E-devlet" sözcüğü ise her yerde... Sahi, bu kurumun adını niçin "e-devlet genel müdürlüğü" yapmıyorlar ki? Stratejiye de "e-devlet stratejisi" der ve "başarının" tadını çıkarırdık! Peki, her konuda yaptığımız gibi devleti toplumun önüne koyup bilgi toplumunu da e-devlete indirgediğimizde, yeterince başarılı mıyız bakalım?

OECD Türkiye'de e-devlet çalışmalarıyla ilgili bir rapor yayınladı. Rapor "ülke talebi" üzerine yapıldığına göre, bu bir başarı aslında. Demek ki kendimize güveniyoruz. Rapor da "hacimde ve değerde yüksek işlemlerin çevrimiçi kılınmasıyla önemli başarılara imza atıldığını" ilan ediyor zaten. Ama sonra tatsız konular ortaya çıkıyor. Önce "belden aşağı", yani "yatırımın geri dönüşü" meselesinden vuruluyor: yatırımlarda gerçek iş modellerinin temel alınmamasından yatırımın geri dönüşü ile ilgili bilgi yokluğuna, maliyet/fayda analizlerinin uluslararası standartlarda gerçekleştirilememesinden proje ve değişim yönetimi becerilerinin eksikliğine, kullanıcı faydasının ölçülememesinden yerel yönetimlere yol gösterilememesine, mükerrerlik riski ve karşılıklı işlerlik sorunlarından tüm yönetimi kapsayacak kurumsal mimari planlamasının ortada olmayışına kadar bir dizi "teknik" sorun…

Bu yıl kamu BİT harcamaları yaklaşık 800 milyon YTL. Bunun yarısına yakınını Milli Eğitim Bakanlığı harcamış. Her ne kadar savunma harcamaları dâhil edilmese de, buna sevinmeliyiz elbette. Ama geri dönüşü ölçebilseydik, kalıcı adımlar attığımızı bilerek yolumuza daha da güvenle devam etmez miydik? Bu, "teknik" değil, yönetsel bir soru. Tıpkı "e-devlet kapısı"nın bir türlü gerçekleştirilememesi gibi… Zaten raporun asıl belalı bölümü de yönetsellikle ilgili. Rapor e-Dönüşüm Türkiye İcra Kurulu'nun bırakın bilgi toplumunu e-devlet projesini yönetmek için bile sınırlı kaldığını, kurulun yalnızca geniş ölçekli projelerle ilgilenip ve geri kalanı için daha yaygın bir yapının düşünülmesi gerektiğini ileri sürüyor. Ayrıca, elektronik işlemler ve kişisel veri güvenliği başta olmak üzere kapsamlı bir düzenleme çerçevesi olmadan bir adım bile atılamayacağını iddia ediyor. "Burası Türkiye, burada hepimizin bilgisi ulusal" demekle olmuyor! Birilerinin güvenip de e-devlet hizmetlerini kullanması lazım!

Raporda bu kadar tatsızlık yetmezmiş gibi, bir de "toplum" meselesi var tabii. Genişbantın geliştirilmesi ve internetin yaygınlaştırılması, telekom vergilerinin düşürülmesi, internet kafelerin birer özendirici odak haline getirilmesi vb. İşimiz zor! 5651 sayılı sansür yasası ve buna dayanarak çıkarılan internet evleri yönetmeliğinin derdi sayısal uçurum değil herhalde. Bu arada, e-devlet skorlarımızın "Avrupa'ya yakın" olmasıyla övündüğümüz AB/Capgemini 2007 e-devlet araştırmasının vardığı sonuçlar da OECD'ninkilerden pek farklı değil! Övünüyoruz da, yeterince çalışmıyoruz galiba…

BThaber, s:648, 3 - 9 Aralık 2007