30 Nisan 2009

Oyunun Kuralı - ″Krizden çıkış BİT ile olacak″

AB ya kriz paketleri ile i2010 hedeflerinden taviz vermek zorunda kalacak ya da bu paketleri BİT’e odaklayarak hedeflerle krizden çıkışı ilişkilendirecek. Avrupa'nın, gelecekteki inovasyon ve büyüme kapasitelerine yatırım yaparak, oyununu küresel krizden yeni bir liderlik çıkartmak üzerine kurduğu görülüyor.

Geçenlerde TÜBİSAD’dan bir belge geldi. Avrupa Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sanayici Dernekleri Konfederasyonu’nun (EICTA) ″Avrupa’da kısa vadede ekonomik büyümeyi harekete geçirmek için dijital önlemler″ konulu raporunun başlığı Avrupa Komisyonu başkanı Jose Manuel Barroso’nun bir demecinden alınmıştı: ″Kurtuluş dijital olacak″... Bunu, ″Krizden çıkış BİT ile olacak″ diye okumak da mümkün.
Rapor, ABD ve AB’nin kriz önlem paketlerini kısaca karşılaştırdıktan sonra, AB paketinin BİT odaklı açılımını sergiliyor. Lizbon ve i2010 stratejilerinin bilgi, inovasyon, büyüme, istihdam ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini BİT temelinde konumladığı düşünülürse, bu tutarlı bir yaklaşım. Çünkü AB ya kriz paketleri ile i2010 hedeflerinden taviz vermek zorunda kalacak ya da bu paketleri BİT’e odaklayarak hedeflerle krizden çıkışı ilişkilendirecekti.
Büyümenin sıfıra yaklaştığı, GSYH’nın keskin bir düşüş yaşadığı, işsizliğin kitleselleştiği bir Avrupa’da BİT nasıl bir kurtuluş umudu sunabilir? Avrupa Komisyonu’nun paketi, talebi canlandırmak için ekonominin satınalma gücünü artıracak ve istihdamı koruyacak klasik önlemlerin yanı sıra, bilgi-temelli düşük karbon ekonomisine geçişi hızlandıracak ″akıllı yatırım″ paketlerine odaklanıyor. Planın özü, yasal düzenleme, Ar-Ge ve ulusal yatırımların bu temelde senkronize edilmesi üzerine kurulu. Buna göre, yeni yatırımlar, biyoçeşitlilik ve su yönetimi gibi konulara odaklı tarım araştırmalarına, enerji, genişbant alanlarına ayrılacak. Genişbant gelişimi 2015’e kadar bir milyon yeni iş ve 850 Milyar Avro’luk bir ekonomik faaliyet anlamına geliyor. BİT Ar-Ge’si ise ″geleceğin fabrikaları″, enerjiyi etkili kullanan binalar ve ″yeşil otomobiller″e odaklanacak. Raporun tartışıldığı bir toplantıda, Avrupa Komisyonu’nun bilgi toplumu ve medyadan sorumlu üyesi Viviane Reding, BİT’e yatırım yapılması ve BİT kullanımının küreselleşmesiyle devasa bir büyüme potansiyelinin yakalanacağını söylüyor. Ama bunun için, birbiriyle çatışan 27 ayrı düzenleme yerine tek bir düzenlemeye ve beş yüz milyon vatandaşı kapsayan tek bir iç pazara ihtiyaç olduğunu da ekliyor.
Gelecekteki inovasyon ve büyüme kapasitelerine yatırım yaparak, Avrupa oyununu küresel krizden yeni bir liderlik çıkartmak üzerine kuruyor. Biz ne yapıyoruz dersiniz?

BThaber, s:716, 19-25 Nisan 2009

14 Nisan 2009

Oyunun Kuralı - İnovasyon paradigması değişiyor

İnovasyon ve rekabetçilik arasındaki ilişkilerin kümelenme ve yönetişim modelleri çerçevesinde mikro düzeyde geliştirilmesi ve "hub"lar halinde küresel ağa entegre edilerek değerlendirilmesi inovasyon alanında yeni bir sistemik mekanizmanın doğmakta olduğunu gösteriyor.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde inovasyonu belirleyen tekno-ekonomik paradigma köklü bir biçimde dönüşüyor. Bu değişimden önce inovasyon daha çok kitlesel üretim, ölçek ekonomileri ve ağırlıklı olarak kurumsal Ar-Ge kavramları etrafında biçimleniyordu. 20. Yüzyılın son otuz yılında bu durumun yerini, geniş ölçüde kapsam ekonomileri, bağlı olmanın yarattığı fayda, esnek üretim sistemleri ve Ar-Ge’nin gayri-merkezileşmesi aldı. Esneklik, bağlı olmak ve işbirliği, araştırma çeşitliliğini ve işbirliğine dayalı disiplinler arası yaklaşımları kolaylaştıran BİT üzerinde temelleniyor.
Ulusal "bilim-teknoloji politikaları" ve öngördükleri "ulusal inovasyon sistemleri" hızla dönüşen pazar koşulları tarafından aşıldı. İnovasyon mikro düzeylere nüfuz edip, firma, küme, bölge gibi ölçeklerde geliştirilerek sektörel sinerji adaları yaratmaya başladı. Sektörler özelinde, üniversite-iş dünyası-devlet işbirlikleri ve yerel dinamiklerle mikro düzeyde geliştirilen hızlı, esnek ve kolay ölçeklenebilir gayri merkezi sistemlerin kurulması öncelik kazandı. İnovasyon ve rekabetçilik arasındaki ilişkilerin kümelenme ve yönetişim modelleri çerçevesinde mikro düzeyde geliştirilmesi ve "hub"lar halinde küresel ağa entegre edilerek değerlendirilmesi inovasyon alanında yeni bir sistemik mekanizmanın doğmakta olduğunu gösteriyor. Örneğin, giderek güçlenen ‘’açık kaynak’’ eğilimini özellikle geliştiriciler arasında bir paylaşım ekonomisi yaratacak bir tarzda entegre eden ‘’açık inovasyon’’ yapıları Avrupa başta olmak üzere ön plana çıkıyor. Bilgi, üretim ve hizmetlerin, firmaları ve özellikle de tüketicileri kapsayan online topluluklar arasında paylaşımı inovasyonun geleceğini etkileyebilir.
Bir başka önemli trend de inovasyonun küreselleşmesi. 1990’ların başından itibaren çokuluslu şirketler, Ar-Ge alanındaki sınır-ötesi yatırımlarını gelişen ülkelerde konumlanmış Ar-Ge merkezlerini de içerecek bir biçimde arttırdı. Yerel, bölgesel ve giderek küresel pazarlar için birer teknoloji geliştirme odağına dönüşen bu araştırma merkezleri arasında hızla gelişen entegrasyon, küresel inovasyon ağlarının doğuşuna tanıklık ediyor. Bu ağlara entegre olmak Türkiye için büyük bir fırsat olabilir. Ancak bunun için, yeni paradigmalara ugun bir inovasyon ortamı yaratmak zorundayız. Mevcut Ar-Ge yasası ile bir yere varamayız.

BThaber, s:714, 6 – 13 Nisan 2009