11 Mart 2008

Biraz matematik

İşsizlik, dış ticaret açığı, cari işlem açığı, bütçe performansında düşüş, küresel durgunluk, hukuksuzluk, iktidar savaşları... Aman, olsun canım, "gönlümüz zengin"!

Türkiye İstatistik Kurumu'nun son verilerine göre işsizlik tırmanışta. İşsizlik % 10,1'e çıkarken, açık işsiz sayısı 85 bin kişi artarak 2 milyon 350 bin oldu. İş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar da dikkate alındığında gerçek işsiz sayısı 4 milyon 20 bine ulaşıyor. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde başlayan düşük büyüme istihdam üzerindeki etkisini göstermeye başlıyor. İşsizlik oranının % 10 düzeyinde tutulabilmesi için 2007 verilerine göre yılda en az 411 bin; işsizlik oranının aşağı çekilebilmesi için de yılda en az 500 bin dolayında yeni istihdam yaratılması gerekiyor. Ayrıca tarım sektöründe daralan istihdamın tarım dışı sektörler tarafından karşılanması zorunluluğu da hesaba katılmalı. On yıl önce, sanayi, inovasyon, bilim-teknoloji politikaları ve demografik değişimler gözetilmeden kalkışılan "eğitim reformu" ile bu "nitelikli" istihdamın yaratılamayacağı belli.

Büyüme dinamiklerinde hızlı bir artış Türkiye'nin istihdam tablosunda göreli bir iyileşme sağlayabilir. Peki, bu dinamiklerin belirtisi var mı? Dış ticaret açığı 60 milyar dolara (milli gelirin %18'ine), cari işlem açığı ise 38 milyar dolara (milli gelirin %9,2'sine) ulaştı. Hala uygulanamayan sosyal güvenlik reformunun ulusal bütçeye maliyeti 2007'de de 26 milyar YTL. 2008 bütçesinde bu açık için ayrılan ödenek ise 28 milyar YTL. 2007 yılında, bütçe açığı, 6,8 milyar YTL'lik özelleştirme geliri de hesaba katıldığında 13,8 milyar YTL olarak gerçekleşti. Hesaplanan program tanımlı bütçe açığı 20,8 milyar YTL. 2006'da ise 4,6 milyar YTL bütçe açığına karşılık, 7,2 milyar YTL'lik program tanımlı bütçe açığı oluşmuştu. Bütçe performansı üç katı bozuldu. Üstelik bu düşük performans 2007 yılında gerçekleşen bazı harcamaların tahakkuklarının 2008 mali yılına ötelenmesi nedeniyle olduğundan iyi görünüyor. Bütçe şeffaf değil. Başka birçok yararının yanı sıra kamu maliyesinde performans artışı da sağlayacak Kamu Yönetim Reformu ne durumda peki? Belediye ve ilçe sayılarında seçim hedefli oynamaların dışında rafa kalktı. Türban özgürlüğü kadar "sivil" anayasa gibi. Avrupa Birliği reformları gibi. Bilgi ekonomisi, bilgi toplumu, inovasyon, KOBİ, sanayi ve dış ticaret politikalarından hiç bahsetmiyorum.

ABD'den başlayan durgunluk, en önemli dış ticaret kanalımız olan AB ülkelerini de içine alarak hızla küreselleşiyor. Sıcak para akışı ve dış borçlanma dışında tutacak yeri kalmamış ekonomimizin bu krizden etkilenmemesi mümkün değil. Biz ise giderek daralan bir ilmek gibi sıkışan zamanı hoyratça harcıyoruz. Türkiye iki yıldır havanda su dövüyor. Küçük iktidar savaşlarıyla geleceğimizi yok ediyoruz. Bakalım "anlı şanlı" geçmişimiz karın doyuracak mı?

BThaber, s:660, 3-9 Mart 2008

0 comments: