11 Ağustos 2008

Oyunun Kuralı - Politika şart!

2007 yılına kadar ivmelenerek süren büyüme süreci aslında politikaların sonucu değil. Politikasızlık, özellikle de mikroekonomik politikasızlık konjonktürel kaosla birleşince düşüşe geçmemiz de bu sonucu gösteriyor.

OECD'nin son Türkiye Raporu 17 Temmuz'da açıklandı (www.oecd.org/eco/surveys/turkey). Bu raporları şimdiye kadar "imajı bozmadan" geçiştirilmesi gereken sıkıntılar olarak görür, politika önerilerini de kafa sallayarak geçiştirirdik. Bu sefer böyle bir lüksümüz yok gibi görünüyor! Rapor, büyüme hızındaki yavaşlamanın zayıflayan rekabet gücü verimlilik dönüşümüyle artırılmadan çözülemeyeceğini, bunun da uygun makroekonomik politikalar dönüştürücü bir mikroekonomik çerçeve ile desteklenmeden mümkün olamayacağını vurguluyor.

Türkiye politika özürlü bir ülke. Kur-faiz-borsa denkleminde kıvranan bir para politikasıyla dış borç çevrimine koşullanmayı "makroekonomik politika" belleyen bir yönetime alıştık. 2001 krizinden sonra gündeme gelen makroekonomik reformlar, ivme kazanan AB süreci içinde sektörlerin küresel entegrasyonuyla desteklenmeseydi bugünleri göremezdik. Yani 2007 yılına kadar ivmelenerek süren büyüme süreci aslında politikaların sonucu değil. Politikasızlık, özellikle de mikroekonomik politikasızlık konjonktürel kaosla birleşince düşüşe geçmemiz de bu sonucu gösteriyor.

Rapora göre Türkiye emek yoğun sektörlerde rekabet gücünü kaybederken, ithal girdi kullanan sermaye yoğun sektörlerde nispeten iyi durumda. Bu denklemin sonucu, dış ticaret açığının artışı, işsizlikte patlama, yüksek enflasyon ve büyüme sürecinin kesilmesi. Yani, Türkiye'nin makroekonomik çerçeveyi siyasete kurban vermemesi için kamu mali sistemini şeffaflaştırması; Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dokunmaması; iş yapma maliyetini düşürecek, girişimciliği destekleyecek bir hukuki düzen oluşturması; kayıtdışı ekonomiyi modern işletmeler yaratacak bir biçimde dönüştürecek, rekabet gücüne ve verimliliğe odaklı, yani inovasyon ve bilgi ekonomisi paradigmasına uygun bir mikroekonomik çerçeveyi ekonominin kalıcı gündemi kılması; ve kaliteli eğitime kaynak ayırarak işgücünü nitelikli hale getirmesi gerekiyor. Bütün bunlar politikasız olmayacak ve bu politikaların ekonomik ve "siyasal" bedeli var! Bu bedeli ödemekten çekinmeyecek bir iktidar var mı? Daha da vahimi: bir "iktidar" var mı?

BThaber, s:682, 4 - 10 Ağustos 2008

0 comments: