14 Nisan 2009

Oyunun Kuralı - İnovasyon paradigması değişiyor

İnovasyon ve rekabetçilik arasındaki ilişkilerin kümelenme ve yönetişim modelleri çerçevesinde mikro düzeyde geliştirilmesi ve "hub"lar halinde küresel ağa entegre edilerek değerlendirilmesi inovasyon alanında yeni bir sistemik mekanizmanın doğmakta olduğunu gösteriyor.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde inovasyonu belirleyen tekno-ekonomik paradigma köklü bir biçimde dönüşüyor. Bu değişimden önce inovasyon daha çok kitlesel üretim, ölçek ekonomileri ve ağırlıklı olarak kurumsal Ar-Ge kavramları etrafında biçimleniyordu. 20. Yüzyılın son otuz yılında bu durumun yerini, geniş ölçüde kapsam ekonomileri, bağlı olmanın yarattığı fayda, esnek üretim sistemleri ve Ar-Ge’nin gayri-merkezileşmesi aldı. Esneklik, bağlı olmak ve işbirliği, araştırma çeşitliliğini ve işbirliğine dayalı disiplinler arası yaklaşımları kolaylaştıran BİT üzerinde temelleniyor.
Ulusal "bilim-teknoloji politikaları" ve öngördükleri "ulusal inovasyon sistemleri" hızla dönüşen pazar koşulları tarafından aşıldı. İnovasyon mikro düzeylere nüfuz edip, firma, küme, bölge gibi ölçeklerde geliştirilerek sektörel sinerji adaları yaratmaya başladı. Sektörler özelinde, üniversite-iş dünyası-devlet işbirlikleri ve yerel dinamiklerle mikro düzeyde geliştirilen hızlı, esnek ve kolay ölçeklenebilir gayri merkezi sistemlerin kurulması öncelik kazandı. İnovasyon ve rekabetçilik arasındaki ilişkilerin kümelenme ve yönetişim modelleri çerçevesinde mikro düzeyde geliştirilmesi ve "hub"lar halinde küresel ağa entegre edilerek değerlendirilmesi inovasyon alanında yeni bir sistemik mekanizmanın doğmakta olduğunu gösteriyor. Örneğin, giderek güçlenen ‘’açık kaynak’’ eğilimini özellikle geliştiriciler arasında bir paylaşım ekonomisi yaratacak bir tarzda entegre eden ‘’açık inovasyon’’ yapıları Avrupa başta olmak üzere ön plana çıkıyor. Bilgi, üretim ve hizmetlerin, firmaları ve özellikle de tüketicileri kapsayan online topluluklar arasında paylaşımı inovasyonun geleceğini etkileyebilir.
Bir başka önemli trend de inovasyonun küreselleşmesi. 1990’ların başından itibaren çokuluslu şirketler, Ar-Ge alanındaki sınır-ötesi yatırımlarını gelişen ülkelerde konumlanmış Ar-Ge merkezlerini de içerecek bir biçimde arttırdı. Yerel, bölgesel ve giderek küresel pazarlar için birer teknoloji geliştirme odağına dönüşen bu araştırma merkezleri arasında hızla gelişen entegrasyon, küresel inovasyon ağlarının doğuşuna tanıklık ediyor. Bu ağlara entegre olmak Türkiye için büyük bir fırsat olabilir. Ancak bunun için, yeni paradigmalara ugun bir inovasyon ortamı yaratmak zorundayız. Mevcut Ar-Ge yasası ile bir yere varamayız.

BThaber, s:714, 6 – 13 Nisan 2009

0 comments: