09 Nisan 2010

Oyunun Kuralı - Politikasızlık ve “yönetişim fobisi”

Politika geliştirme sürecinin en büyük zaafının ve sonrasında strateji, taktik, eylem planı ve uygulama düzeyinde yaşanan başarısızlığın mantıksal nedeninin, “yönetişim fobisi” olduğunu düşünüyorum. Politika ulusun örgütlü tüm taraflarını ilgilendirir, o tarafların katılımıyla yapılır ve gerçekleşmesinin koşulu etkin yönetişimdir.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Huawei Türkiye AR-GE Merkezi açılış töreninde yaptığı konuşmada, “ulusal bilim ve teknoloji vizyonumuz, toplumda bilim ve teknoloji kültürünün benimsenmesini sağlamak, bilim ve teknolojiyi ürüne dönüştürerek, ulusal yaşam düzeyini yükseltmektir” demiş. Bunun vizyon değil de misyon olması bir tarafa, güzel cümleler bunlar. Ama bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusunda bir vizyon, bir politika ve bir strateji de ortaya koymanız gerek. Yıldırım bu sorunu “sihirli sayıya”, yani 2023 Vizyonuna referansta bulunarak çözmüş! Ama bildiğim kadarıyla hazırlamak için onca emek sarfedenler başta olmak üzere herkes vizyon dokumanından umudunu kesmiş durumda ve bunun nedeni olarak da kamu yönetiminin ilgisizliğini gösteriyorlar. Bu doküman da o çok övünülen “Bilgi Toplumu Stratejisi”nin, raflarda yığılan onca politika, strateji belgesi, BTYK kararı, Şura raporunun kaderini paylaşıyor.

Tesadüf bu ya, Bakan’ın bu açıklamayı yaptığı sıralarda TÜBİTAK ULAKBİM tarafından 1981-2007 arasında Türkiye adresli olarak üretilmiş bilimsel yayınların sayısı ve etki değerini ele alan "Türkiye Bilimsel Yayın Göstergeleri (II)" adlı kitap yayınlandı. Kitabın tartışıldığı çalıştayda Türkiye’nin bir ulusal bilim-teknoloji politikası olup olmadığı konusu da masaya yatırıldı ve ortaya pek de olumlu bir sonuç çıkmadı. Çalıştayın sonuçları hükümet, YÖK, TÜBİTAK, TÜBA ve üniversiteler açısından da iç açıcı değildi. Politikamız olmadan, bilim ve teknolojiyi üreten kurumları iyileştirmeden nasıl olup da “bilim ve teknolojiyi ürüne dönüştürerek ulusal yaşam düzeyini yükseltmek hedefini gerçekleştireceğiz” sorusu ortada duruyor!

Türkiye’de politika geliştirme sürecinde yaşanan zaaflar söz konusu olduğunda, önceliği konjonktüre teslim olup geleceği öngörme yeteneğini kaybeden “siyasi irade”ye vermek adettendir. Ben “siyasi irade” de dâhil tüm taraflar için geçerli olmak üzere, politika geliştirme sürecinin en büyük zaafının ve sonrasında strateji, taktik, eylem planı ve uygulama düzeyinde yaşanan başarısızlığın mantıksal nedeninin, “yönetişim fobisi” olduğunu düşünüyorum. Politika ulusun örgütlü tüm taraflarını ilgilendirir, o tarafların katılımıyla yapılır ve gerçekleşmesinin koşulu etkin yönetişimdir.

Bu iş öyle yetki, iktidar, bakanlık hayalleri kurarak olmuyor. Güç ortada, taraflara eşit uzaklıkta, anonim bir alanda yer alıyor. Bilgiyi ve iktidarı paylaşmadan yönetemezsiniz...


0 comments: