22 Mayıs 2007

Sonlu oyunlar, sonsuz oyunlar…

Ulusal şizofreni akut mu kronik mi, bunu zaman gösterecek… Ama küresel sonsuz oyunun ritmi uyarınca zamanın giderek daha hızlı aktığını düşünürsek, yarın 2023 zaten…

Geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle yine bu köşede “2023’te nasıl bir Cumhuriyet?” diye sormuş ve şöyle yazmıştım: “Cumhuriyetin geleceği bir ‘ulusal irade’ konusudur. Ama bu irade bizi yönetmeye çalışanların sandığı gibi soyut, bir tür ‘milli magma’ olan bir ulusun ‘ulvi’ iradesi değil, ulusu oluşturan tüm kesimlerin katılımı ve paylaşımıyla, yani ortak aklıyla uzlaşarak üretilen ve sıçramaları gerçekleştirmek için onsuz edilemez somut iradedir. “

Çünkü ancak ulusun ortak aklı ulusal fayda üretebilir. Akıl parçalandığında, yani mantıksal çelişki döngüsüne girip kamplaştığında ne ürettiğini görüyoruz. Çünkü paydaşların aklı kendi yararına çalışır, ancak ulusal akıl yürütme bu gerilimi verimli kılacak bir ortak payda üretebilir. Ortak akıl “temsil” de edilemez. Meclis başta olma üzere hiçbir yönetsel mekanizma bu iddiada bulunamaz. Demokrasilerde temsil edilen iradedir, akıl değil.

Hassas bir dönem yaşıyoruz. Küresel oyunun eşik etkisi göstereceği noktaya geldik ve oyun alanının orta yerindeyiz. Oyunun kuralları ve sınırlarıyla da oynama gücüne sahip oyuncularla karşı karşıyayız. Şimdiye kadar, bizi aşan bir “sonsuz oyun” içinde sürekli değişen bu kuralları her defasında verili kabul edip “sonlu oyunlar” oynamışız. Elimizi aça aça elimizdekinden olmuşuz. Gündemimize bakın, geleceğimizin gündemimizde nasıl bir yer tuttuğuna bir bakın… Yarın parçalanıp ortadan kalkacakmışız gibi yaşıyoruz. Aklımız kazanmaya odaklanamadığından rakibin hamlelerine göre oynuyoruz. Hamlelerimizi tasarlayamıyoruz, bugünü atlatmaya koşullanmışız. Akıl parçalanıyor…

İktidara göre değişmeyen, tutarlı ve etkili politikalarımız olamadı bir türlü. “İç güvenlik” dışında hiçbir hayati konuda politikamız yok. Enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, tarım, dış güvenlikte alternatif işbirlikleri, inovasyon, ihracat, KOBİ, sektörel öncelikler, finans akışının denetimi… Çünkü bu politikalara sahip olmak için ortak akla ulaşmak, uygulamak için de bu aklı ulusal irade statüsüne taşımak zorundasınız. Biz, en azından 50’li yıllardan beri aklımızı başımızdan alan bu oyunun içindeyiz. Ulusal şizofreni akut mu kronik mi, bunu zaman gösterecek… Ama küresel sonsuz oyunun ritmi uyarınca zamanın giderek daha hızlı aktığını düşünürsek, yarın 2023 zaten…

Pardon, yarın “seçim” var değil mi?


BThaber, 14 – 20 Mayıs 2007 / s:620

http://www.bthaber.com.tr/yazar_sayfalari_bireysel.phtml?yazi_id=545000145

0 comments: