İktidarın önündeki demokrasi sınavının telafisi yok. Ya geçer ya kalır.
Ülkenin geleceğinin tasarlanması ile ilgili ulusal politika ve stratejilerden hala medet umanlar, seçim sonrası dönemlerde genellikle depresyonla umut arasında gidip gelirler. Yanlışların düzeltileceği, doğruların rafa kaldırılmayacağı, ulusal kaynakların heba edilmeyeceği, akıl ile iradenin buluşacağı yeni bir dönemin umudu ile, her şeyin eskisi gibi olacağı, çok değerli zaman harcanacağı için eskisinde de beter olacağı yolunda tecrübeyle sabitlenmiş beklentinin yarattığı bir depresyon arasında…
Çünkü her iktidar önemli konularda "sil baştan" yaparmış gibi görünmeyi sever. Meşruiyetini sorgulamanın sağlığa zararlı olduğu bazı konular dışındaki işlerde "muktedir" görünmenin yolu budur. Sürekliliğin hüküm sürdüğü tek yer devletin gündelik işleyiş mekanizmalarıdır. Aşırı merkeziyetçilik saplantısıyla işlemez hale gelmiş, bir "merkez" olmadığı için de bölük pörçük yürüyen, ancak "günü kurtaran" işler devam ettirilir. İktidarlar bu "bürokratik hantallığı" yerden yere vururlar, ama bu hantallığın bir parçası olmanın "iktidarın nimetlerinden" yararlanmak anlamına geldiğini de pek iyi bilirler.
Bu seçimde ne oldu? İktidar değişmedi. Yetkisini paylaşacağı bir koalisyon zoruyla da karşılaşmadı. Tam tersine meşruiyetini sağlamlaştırdı. Bu yetkiyi "yandaşlarından" da almadı. Halkın demokrasi talebi ile seçilmemişlerin iktidarını tasfiye etmesinin bir sonucu bu iktidar. Bu meşru talebe cevap veremezse meşruiyetini kaybedecek bir iktidar var artık. İşte bu çok iyi. Üstelik 1950'de ya da 1983'te de değiliz.
Nihayet geleceğimizi, ama hepimizin, tüm tarafların ortak geleceğini tasarlayacak politikalar geliştirip bu temelde üretilecek stratejileri kararlılıkla uygulayabiliriz değil mi?
Ama iktidar kendisine emanet edilmiş bu demokratik gücü, seçilmemiş elitlerin ve bürokratik mekanizmaların tasfiyesi için kullanıp da ortaya çıkacak yönetsel boşluğu başka, "kendinden yana" ve yine bir o kadar arkaik mekanizmalarla doldurmaya kalkarsa? Bu da birçok kez tecrübe edildi. Geçtiğimiz dönemde bu iktidarın demokrasi sınavında bütünlemeye kaldığını da çok gördük. Eğer bilgi toplumu, bilgi ekonomisi gibi konularda bürokratik mekanizmaları ele geçirme gibi gizli bir ajandaya bağlı olup olmadığını bilmediğimiz aşırı kamu odaklı stratejik yaklaşımlarda, taraflar arasında eşitsizlik yaratan yönetişim kaçkını tavırda, STK kullanımıyla yürütülen imaj operasyonlarında, olumsuz hukuksal düzenlemelerde süreklilik göreceksek, kalsın. Ama eğer e-Dönüşüm Türkiye İcra Kurulu'nu adına yakışır bir şekilde ve tüm tarafların karara ortak olduğu bir temelde işleteceklerse, politikasız, stratejisiz başlanmış bazı olumlu işlerde süreklilik, yanlışlarda revizyon, mantıkta gerçek bir dönüşüm ve ciddi bir ulusal sıçrama hedefleyeceklerse, hepimiz varız.
İktidarın önündeki demokrasi sınavının telafisi yok. Ya geçer ya kalır. Bizim zamanımız kaldı mı, orası ayrı bir sorun…
BThaber, S:634, 20-26 Ağustos 2007
27 Ağustos 2007
Demokrasi sınavı
Makale
bilgi ekonomisi,
bilgi toplumu,
demokrasi,
iktidar,
politika,
strateji,
yönetişim
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 comments:
Yorum Gönder