14 Ağustos 2007

Demokrasi ve bilgi toplumu

Toplumun demokratik taleplerini ortaya koyması gerekiyor ki demokrasi gerçekleşebilsin. Tıpkı vatandaşların bilgi talebinde bulunarak geleceklerine sahip çıkmasının bilgi toplumunu mümkün kılması gibi…

Onca insanın seçim sonuçlarına "şaşırması" beni çok eğlendirdi. Sandıktan arkaik elitlerin hayali iktidarı çıksaydı asıl o zaman şaşırmak gerekirdi. 1950'lerin korkunç akıl hastanelerinden birinde sanal bir 21. Yüzyıl yaşayan şizofrenin gerçeklik şokuyla "tedavi olduğu" an içine düşeceği şaşkınlığa benzerdi bu. Neyse ki bizler şaşırmadık. Toplumun tamamının şizofren olduğunu söyleyen paranoyaklara da aldırmayın.

Sonuçta toplum demokratik bir "refleks" gösterdi ve tuzağa düşmedi. Ama geçen yazımda geleceği tasarlamak ya da içine kapanarak yok olmak şeklinde konumladığım iki seçenek hala önümüzde duruyor, hatta Meclis'te temsil ediliyor! AKP dışındaki üç parti, hep birlikte azınlıkta olsalar da, olumsuzlayıcı bir milliyetçilik üzerine oynadılar, oynayacaklar. Toplumun demokratik talepleri sonucu iktidarı kazanan partinin görevi, geleceği tasarlayacak ulusal iradeyi harekete geçirmek. Ama diğer üç parti ve arkasındaki seçilmemiş güçlerin tuzağına düşüp de "kim daha milliyetçi"yi oynarlarsa işimiz zor. Bu tür eğilimleri ortam gerginleşmeye başladığında sergilediklerini gördük. Sansür yasası da, kolluk kuvvetlerinin yetki aşımını mümkün kılan düzenlemeler de onların eseri. Bugünümüzü karartan bu tür uygulamalar bir yana, bürokratik mekanizmaların yönetişim kaçkını tavrına boyun eğerek demokratik uzlaşıyı dışlayan mekanik devletçi "stratejilerle" zamanımızı harcadıklarını da biliyoruz. Şimdi durum farklı. Daha önce "taban tepkisi" ile, anti demokratik siyasi kadroların tasfiyesiyle açıklanabilecek iktidarları, artık toplumun çoğunluğunun demokratik taleplerine dayanıyor. Hesap vermeleri gereken adres değişti. Yetkileri de sorumlulukları da daha fazla. Artık atanmışların baskısına boyun eğme kolaycılığı ile günü kurtaramazlar.

Toplumun demokratik taleplerini ortaya koyması gerekiyor ki demokrasi gerçekleşebilsin. Tıpkı vatandaşların bilgi talebinde bulunarak geleceklerine sahip çıkmasının bilgi toplumunu mümkün kılması gibi... Bu iki cümle de, hedefin henüz gerçekleşmediğini ortaya koyuyor. Yani ne demokratik bir toplumda yaşıyoruz ne de bu toplumu "bilgi" ile anabiliriz! Ama aynı zamanda bu yönde toplumsal talebin varlığını da ortaya koyuyor.

Bir yazımda demokrasi olmadan bilgi toplumundan söz edilemeyeceğini iddia etmiştim. Toplumun demokrasi talebi, her şeyden önce geleceğimizin tasarımı için geçerli. "Bilgi toplumu stratejisi"ni adına layık bir hale getirmenin, tüm tarafların katılımıyla demokratik bir temel üzerinde yeniden inşa etmenin tam zamanı. Kara deliğin üzerinden geleceğe sıçramanın zamanı.

BThaber, S:632, 6 - 12 Ağustos 2007

0 comments: