28 Ekim 2007

Hukuk, niyet ve sansür

Anayasaya ne gerek var ki? Bize "örf ve âdetler" yeter de artar bile!

5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" yürürlüğe gireli altı ay olmak üzere. Kanunda öngörülen denetim mekanizması da Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı" (TİB) adı altında kuruldu. Başkanlığın suya sabuna dokunmayan adı arkasında saklı olan izleme, denetleme ve erişim engelleme (sansür diye okuyabilirsiniz) faaliyetleri yasal süre olan 23 Kasım 2007 tarihinde başlayacak.

İnternet ortamında Atatürk aleyhine işlenen suçlar, intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlamayı içeren 8 suçla ilgili erişimin engellenmesine yönelik mahkeme kararlarının yerine getirilmesi bu tarihten itibaren TİB sorumluluğunda olacak.

Buraya kadar bir tür hukuki ve teknik koordinasyon görevi gibi görünen faaliyetler, iki suç (çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik) için Kurumun mahkeme kararına gerek duymadan erişimi engelleme yetkisiyle farklılaşıyor. Bunun da ötesinde, kanunda tanımlanan suçların tamamıyla ilgili olarak, sunucuları yurt dışında bulunan tüm içeriğin mahkeme kararı olmaksızın engellenmesi de TİB yetkisinde olacak! İsteyen herkes Kuruma ihbarda bulunabilecek. Yani vatandaş dava açma ve mağduriyetini kanıtlama zahmetine girmeden bir ihbarla yetinebilecek. Dahası var: TİB çocuk pornosu ve müstehcenlik ile ilgili olarak filtre programlarıyla otomatik engelleme yapacak! Bu çorbaya Türk Telekom'un fiili tekelini de eklerseniz durumun ciddiyeti ortaya çıkar… Gerçekten de etkili bir "denetim" mekanizması…

İfade ve iletişim özgürlüğünü ortadan kaldıracak bu düzenlemeyle sansürcü ülkeler ligine adım attık. Gerçi TİB daha siftah yapmadan, önce youtube sonra da worldpress.com skandalıyla bu ligin şampiyonluğuna oynadığımızı cümle âleme duyurmuştuk bile!

Kurum başkanı Fethi Şimşek, sansür eleştirilerine duyarsız kalmadığını göstermek istercesine, "kanunun verdiği bu yetkisini çok sık kullanmayı düşünmediğini, şayet kullanırsa, kullandıktan sonra bunu hâkim onayına sunmayı düşündüğünü" söylemiş. Çok rahatladık! İfade ve iletişim özgürlüğünün sınırlanması ancak çok aşamalı ve denetime açık özel hukuki süreçlerle mümkün. Biz bu anayasal hakları insanların iyi ya da kötü niyetinin ve takdir yeteneğinin insafına bırakmış bulunuyoruz!

Birileri bazı içeriklerden müstehcen diye "rahatsız" olacak, ihbar edecek, birileri de bu içeriğin rahatsız edici olup olmadığına karar vererek hepimizin erişimini engelleyecek. Belki vatandaş rahatsız olur diye bu içeriklerin bir kısmı da otomatik olarak engellenecek. Bunun adı da "hukuk" olacak!

Bu kadar zamandır anayasa tartışmalarıyla yatıp kalkıyoruz. Ne gerek var ki? Bize "örf ve âdetler" yeter de artar bile!

BThaber, s:642, 15 - 21 Ekim 2007

0 comments: