17 Mart 2007

Bir sıçrarız, iki sıçrarız…

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) 15. toplantısını 7 Mart’ta yaptı. Başbakan Erdoğan açılış konuşmasında hükümetinin icraatları sayesinde son iki yılda bu alanda “büyük bir sıçrama” yaşandığını iddia etti. Konuşmanın devamında bu “sıçrama”nın verilen kamu destekleri konusunda olduğu anlaşılıyor. Hani şu ünlü “Ar-Ge ve inovasyon desteği”nden söz ediyoruz. TÜBİTAK başkan vekili, “son dört yılda sanayiye aktarılan miktarın geçen sekiz yılda harcanandan 2.2 katı fazla olduğunu” söylüyor. Bu “destek patlaması” ortaya çıktığında TÜBİTAK içinde küçük bir panik yaşanmasına neden olmuştu. Çünkü desteğin hangi ölçütlere göre nasıl dağıtılacağı ve bunun inovasyon alanında nasıl kalıcı bir ivme yaratabileceği belli değildi. Bu TÜBİTAK’ın yetersizliğine değil, ülkede “ulusal inovasyon sistemi”nin var olmamasına işaret ediyordu. Sonradan, yıllardır birçok çerçeve taslağı hazırlanarak acil politika geliştirilmesi talep edilen bu alanda bir strateji hazırlanmasına başlandı ve “Ulusal Yenilik Stratejisi”nin eksikleri ve gedikleriyle ortaya çıktığını gördük. Yani her zaman olduğu gibi politika ve strateji eylemden sonra geldi. Aynı şeyi “Bilgi Toplumu Stratejisi”nde de yaşamıştık.

Kamu kesimiyle sınırlanan eylem planlarının politika dikte ettiği bir çerçevede, “sıçrama”lar da niceliksel oluyor tabii! Şu kadar daha destek, bu kadar daha proje… Bekleyin göl olur belki… Kendinizi “eşik etkisiyle” meşrulaştırmaya da çalışmayın. Bilgi ekonomisi, bilgi toplumu, inovasyon tüm toplumda niteliksel dönüşüm gerektiren konular.

Son dört yıldır bu alanlarda maalesef sadece gecikmiş, toplumsal uzlaşıyı yansıtmaktan uzak ve dolayısıyla başarısı kuşkulu “stratejiler” görmekle kalmadık. Hükümetin “icraatları” ortada: interneti zapt etmeye çalışan, bilgi ve iletişim özgürlüğüne kasteden yasa tasarıları, güvenlik saplantılı bilgi denetim kurumu önerileri, iktidar aşımıyla körelen mevcut kurumlar, mantıksız sansür girişimleri, yeni kamusal-özel tekel yapıları, artan vergi yükü, yönetişim kaçkını kamu otoritelerine teslim edilmiş bilgi toplumu hedefleri… Bir de görmediklerimiz var: vatandaşları çaktırmadan fişlemenin aracı yapılmayan, mahremiyeti herkese, elbette devlete karşı da koruyan bir kişisel verileri koruma yasası; “devlet sırları”yla erozyona uğramamış bir bilgi edinme hakkı mekanizması; iş yapma ortamını iyileştiren, üniversite-sanayi işbirliğini teşvik eden, fikri hakları koruyan ve risk sermayesi sektörünü düzenleyen bir “inovasyon yasası”; uluslararası standartlarda bir elektronik imza altyapısı… Ama her şeyden önce politika yapma, karar verme ve uygulama için tüm tarafların katılımına açık bir yönetişim yapısı... Yoksa bir sıçrarız, iki sıçrarız…

(BThaber, 19-25 Mart 2007 / s:612)

0 comments: